Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur ile Tarım üzerine söyleşi
  1. Anasayfa
  2. Ziraat Mühendisliği

Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur ile Tarım üzerine söyleşi

0
Reklam Sponsoru

Üç noktanın anlamı; günümüzün tarımı denince aklımıza gelen sorular ve yazılan yazıların bizde uyandırmış olduğu düşünce tanecikleridir. Elbet bu konu da çok daha profesyonel bakış açıları vardır. Fakat ben de bir ziraat mühendisi olarak bu konu da düşüncelerimi kâğıda dökmek istedim.

Tarımın, gelmiş olduğu noktada aklımıza; “”Tarım girdileri?”, “Tarım çıktıları?”, “Bozulan doğa koşulları?”, Sadece kârı düşünen bilinçsiz ellerden verilen ilaçlar ve hormonlar?”, “Kayıt dışı üretimler?”, “Tekelleştirilme çabasında olan tohumlarımız?”, “Dışa bağımlılık?”, “Bitkilerin genetiği değiştirilmeli mi değiştirilmemeli mi?”, “Mevsimin üretimi engellemek için verdiği dersler?” soruları gelmekte. Gündemdeki ve aklımızdaki sorular çeşitlendirilebilir.

İktisat Profesörü ile Tarım Konuşmak: Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur

Direkt doğayla bağlantılı bir mesleğe sahip değilseniz de eğer; doğayı, o doğal besin zincirini biliyor ve bunu kendi derdiniz gibi görüyorsanız, benimle aynı endişeyi paylaşıyorsunuz demektir. Bu endişeye başka bir pencereden bakmak için farklı kişilerle farklı sorunları konuşmak gerekir. Ben de bunun için Muğla Üniversitesi İktisat Profesörü Cem Mehmet Baydur ile uzun süren bir söyleşi yaptım.

farmer

Ailesinin geçmişte tarım ile geçimini yaptığını vurgulayan Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur; profesyonel olarak tarımla ilgilenmeye, tütün yetiştiriciliğinde kârdan çok zarar ettiğini anladığında başlamış. “Türk tarımında birçok problem bulunmaktadır. Küçük ölçekli parçalanmış araziler (tarımsal toprakların miras yoluyla parçalanmasını engelleyecek bir kanun da acil ihtiyaçlardan biridir) üzerinde gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerin önündeki en büyük engel ürün fiyatlarında belirsizlik ve istikrarsızlıktır. Örneğin; kaliteli tütünün fiyatı, uzun süre 4–6 TL/kg’dı. Birçok tütüncü tütün üretimini bıraktı. Köylerde kalan bir kaç çiftçi ise sosyal güvenlik primleri için tütün üretir hale geldi. Çiftçilerin alternatif ürünlere yöneldiği söylenebilir.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Didem Madak Ah'lar Ağacı Şiiri Dizeleriyle "Ahlat Ağacı"

Ama Muğla kırsalındaki arazide alternatif ürün yetiştirmek pek mümkün değil. Özellikle gençler tütün getirisi çok düşünce tarımı bırakıp köylerinde şehir ve ilçe merkezlerine göç etti. 2012 yılında tütün fiyatı 14 TL/kg yükseldi. Bu bir ölçüde üretimi canlandırsa bile üretici topraktan koptuğu için tarıma geri dönmedi. Özellikle gençler tarıma geri dönmedi. Çiftçi bir kere topraktan koptuğu zaman geri dönmesi zor oluyor. Fiyatlardaki istikrasızlık tarımsal faaliyetleri tehdit ettiği söylenebilir. Tarımsal politikaların ürün fiyatlarında istikrar sağlaması Türk tarımı için çok önemli.

Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur: Türk Tarımının Örgütsüz Oluşu Önemli Bir Problemdir

Diğer önemli bir problem Türk tarımının örgütsüz oluşudur. Serada 60–70 kuruş/kg olan domates fiyatı, marketlerde ve büyük kentlerde 5–6 TL/kg kadar fiyatı yükselmektedir. Bunun sebebi piyasadaki uzun aracı zinciridir. Tarım piyasasını düzenleyecek kanunlara ihtiyaç vardır. Bu kanunlar, çiftçileri ya kooperatifleştirerek ya şirketleştirerek aracıları ortadan kaldırmalı nihai satıcı ile (alış merkezi ve market) veya en iyisi çiftçiyi bir araya getirebilmelidir. Aksi takdirde Tarımsal ürünlerin fiyatları ile girdi ve sanayi ürünleri arasındaki makas (iktisatta buna iç ticaret haddi denir) bu şekilde açılmaya devam ederse tarımsal üretim istikrarsız hale gelecektir. Çiftçi toprağını bırakacak ve şehre göç edecek bir daha dönmeyecektir. Bu koşullarda daha fazla Tarımsal ürün hem tüketim ve girdi için dışarından ithal edilmek zorunda kalacaktır”. Diyor Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur.

Sadece yaz aylarında “İlaçsız günümüz” deyimiyle organik, kokusu yerinde sebzeler yemek için tarımla uğraşıyormuş. Hala çok eski tohumları kullanarak geçmişe bağlılığını sürdürdüğünü söylese de, tarımın gidişatından pekte memnun değil. Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur’a göre en büyük sıkıntılardan biri, tarım ürünlerini yetiştirme ve satış aşamasında denetleyici bir kurum olmaması. Haksız değil elbette.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Yeşil Alanlarda Büyüyen Çocukların Daha Zeki Olduğu Kanıtlandı

Ana sorun yetiştirilen ürünlerin aracılara sattığınızın neredeyse iki katı pazarda satılması. Muğla gibi köy pazarlarının yoğun olduğu yerlerde bu çok büyük bir sorun gibi görünmese de, büyük üreticilerin planlı üretim yapmaları gerekiyor. Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur Türkiye’de tarımın, eski önemini kaybetse de özellikle istihdam açısından tarım önemini koruduğunun altını neredeyse kırmızı kalemle çiziyor.

Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur ile Tarım üzerine söyleşi

Baydur: Kaynağı insan olan bir toplumun en önemli önceliği beslenmektir

Tarım toplumundan hizmet toplumuna geçişin sancılı bir süreç olduğunu ve bizim için pek hayırlı olmayacağını düşünüyor. Böyle düşünmesinin belki de en önemli sebebi; köyden kente taşı toprağı altın diyerek göç edip, hiç de öyle olmadığını gören, büyük şehirlerde ezilen, sözüm ona alt tabaka insanlarımız. Bir iktisatçı olarak bu konudan muzdarip. Türkiye’nin genç nüfusunun ilerleyen yıllarda azalacağını ve kaynağı insan olan bir ülke de bunun kötü sonuçlar doğuracağının farkında. Kaynağı insan olan bir toplumun en önemli önceliğinin beslenmek olduğunu sıkça vurgulayan Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur, asıl bunun için kontrolsüz verilen hormonların, genetiği değiştirilmiş ve canavarlaştırılmış tohumların kullanılmaması gerektiğini savunuyor.

Türkiye’nin hali hazırda kendi kendine yetebilen bir ülke olmasına rağmen yurt dışından ihraç edilen büyük baş hayvanların, tohumların, tahılların olması ona da bizim gibi epey dert olmuş durum da. Sağlıklı nesillerin sağlıklı beslenmeyle olacağı, tarımın iktisat penceresinden de net bir şekilde görülüyor. Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur’a göre “Anadolu’da birçok endemik tür var. Bu türlerin ıslah edilmesi ve korunması gerekiyor. Ama bu konuda gerek çiftçi gerekse çiftçi örgütleri daha büyük çaba harcaması gerekiyor. Tohum kanunu çıkalı 5–6 yıl oldu. Türk toplumu hiç ilgi göstermedi bu kanuna.

Bırakın toplumu ben hiçbir ziraat odasının kanunu tartıştığını görmedim. Bugün tohum olarak önemli ölçüde İspanyol, İsrail ve Hollanda firmalarına bağlıyız. Muhakkak Tarım Bakanlığı, Üniversiteler, Özel sektör ve Çiftçi bir araya gelerek tohumlarımızı ve ırklarımızı ıslah edip geliştirmek zorundayız. Sadece geliştirmek ve ıslah etmek değil patent, lisans, menşe, coğrafi işaretlerle bunları korumak zorundayız.  Bu konuda koordinasyon görevi Tarım Bakanlığa ait olmalıdır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur ile Tarım üzerine söyleşi

Tarımsal üretim her aşamada denetlenmelidir.

Örneğin; ihraç ürünleri gittiği ülkelerde ilaç kalıntısı ve diğer özellikler açısından denetleniyor. Uygun değilse geri gönderiliyor. İç piyasada böyle bir denetim Tarım Bakanlığı tarafından veya görevlendireceği firmalar tarafından yapılmalıdır. Tarımdaki ilaç, gübre kısacası kimyasal kullanımı gereğinden çok fazladır (Tarım arazilerinin kenarındaki su kaynakları, tarımsal ilaç poşet şişeleri ile dolu olduğunu medyadaki haberlerde her gün görüyoruz).

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Lale Ağacı (Liriodendron tulipefera)

İlaçlama, gübreleme koşulları bilmeden uymadan normalinden fazla verilen ilaçların hem neslimizi, hem toprağımızı ve canımız olan suyumuzu kirlettiğini akıldan çıkartmamak gerekiyor. Çiftçi, hastalık ve verim kaygısıyla aşırı ilaç ve gübre kullanıyor. Pazarda domates fiyatları yüksek ise çiftçi domatesleri erdirmek için fosforin diye bir ilacı kullanıyor. Amaç fiyatlar düşmeden ürünü paraya çevirmek. Piyasa koşuları çiftçileri zehir ve kimyasal kullanımına zorluyor. Bunun yanında birde bilgi problemi var. Kullanılan tarımsal zehirlerin hepsi kanserojen madde içeriyor. Aşırı gübreleme ve sulama toprakları çöle çeviriyor. Tarımsal ürün, ilaç, tohum ve gübre ile ilgili bilgi eksikliği; aşırı ilaç, gübre kullanımına sebep oluyor. Bununla da mücadele etmenin yollarını bulmamız gerekiyor.

Tarımsal problemlerin çözümünü, piyasaya ve çitçinin vicdanına bırakmak doğru bir yaklaşım değildir.

Tarımsal bilgisizlik önemli bir problem olsa da temel problem Türk toplumu olarak sağlıklı ürün tüketip tüketmeyeceğimiz hakkında bir karar vermemiz gerekiyor. Organik, sağlıklı tarım ürünleri istiyorsak bunun maliyetlerini karşılamaya hazır olmalıyız. Üniversite, Tarım Bakanlığı, Çiftçi ve Toplum ortak bir tarım politikasını ortaya koymak ve yaratmak zorundadır. Eğer hem organik hem bol hem ucuz hem kaliteli tarımsal tüketim istiyorsak eğer, bugünkü fiyat-maliyet koşulları ve tarım politikaları altında mümkün olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Bütün tarımsal problemlerin çözümünü, piyasaya ve çitçinin vicdanına bırakmak doğru bir yaklaşım değildir. Dünyada da böyle bir uygulama yok” diyerek görüşlerini belirtmektedir.

Aynı zamanda bir İstanbul aşığı olan Prof. Dr. Cem Mehmet Baydur’la bu sohbeti yapmış olmaktan ve sizlerle paylaşıyor olmaktan duydum. Mutlulukla yazıyı sonlandırıyorum. Umarım aklınızda az da olsa soru işaretleri yaratabilmişimdir.

Arzu Meltem Kılınç – Ziraat Mühendisi

Yeşil Mimari 2012-2013 yıllarında 4 sayı olarak Mehmet Emin DAŞ editörlüğünde çıkarılmış bir Peyzaj Mimarlığı dergisidir.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir