Mimari Restorasyon ve Koruma
  1. Anasayfa
  2. Kavramlar

Mimari Restorasyon ve Koruma

0
Reklam Sponsoru

“Restorasyon, kültürel hazinelerin korunması, geleceğe aktarılması ve tarihi yapıların harap olan bölümlerinin daha fazla tahrip olmasını önlemek için aslına uygun biçimde yenilemek amacıyla yapılan çalışmalardır.”

Uzun yıllardır üzerine çok sık konuşulan bir konudur restorasyon. Hatta gelecek yıllarda üzerine daha çok konuşulacak, değerlendirmeler yapılacak bir konu da ekolojik restorasyondur. Yapıların, Ormanların, su kaynaklarının, maden alanlarının, doğal afete uğramış alanların restorasyonu… vb tüm unsurlar restorasyon başlıkları altında toplamaktadır. Sanayi devrimi ve endüstrileşme, yıllarından sonra modern mimarinin doğuşu ve tasarımcı çizgilerinin bu yöne doğru kayması sonrasında yapılar tarihi niteliği açısından, unutulmaya yüz tutmuşlardır. Unutulan bu bilgiler aslında tarihe iz bırakabileceğimiz tasarımlar üretebilmemiz açısından da korumaya değer bilgiler haline gelmiştir.

Restorasyon Öncesi

Ülkemiz coğrafi konumu ve ekolojik zenginlikleri açısından çağlar boyunca çok büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Çağlar boyunca büyük savaşlar görmüş, medeniyetler tarafından sürekli el değiştirmiştir. Gelen her medeniyet bu topraklar üzerinde kalıcı izler bırakmıştır. Bu nedenle coğrafî, topografik, jeolojik ya da jeomorfolojik oluşumlar, bazen çok özel bir endemik bitkinin varlığı ya da özel bir canlı türünün yaşadığı bir ortam, bazen de insan eliyle oluşturulan fiziksel çevre ile doğal niteliklerin birlikteliğinden doğan “güzellikler” ve olarak ortaya çıkmaktadır. Çağlar boyunca değişen insanların yaşam prensipleri ve modern mimari anlayışı bu yapıların bozulmasına ve ekolojik çevrenin kaybolmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle doğal çevreyi ve yeraltı zenginliklerini göz önünde bulundurarak, tarihin birer ışığı olan yapıların mevcut halini deva ettirmesi gerekmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak, “Restorasyon” ve “Koruma” terimleri önem kazanmış ve tasarımcılara çevre analizleri yaparken dikkat etmeleri gereken konu olması yönünden önem kazanmıştır.

Ülkemizin farklı bölgelerinde, farklı şekillerde ve yaşam koşullarına uygun olarak inşa edilmiş yüzlerce tarihi yapı vardır. Bu yapıların büyük çoğunluğu iklim unsuruna göre tasarlanmış ve uygulanmış önemli yapılardır. Duvar kalınlıkları, kullanılan harçlar, taşlar ve binanın genel tasarımı iklim özelliklerine göre farklı özeliklerde inşa edilmiştir. Bu nedenle ikim konusu korumaya değer ilk madde olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölge insanının yaşayışı, hayat tarzları, ürettiği ürünlerin çeşitliliği ve o bölgenin doğal bitki örtüsü tasarımlarımızı etkileyen en önemli unsurlardır.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Unuttuğumuz Özelliğimiz: Doğayı Okumak

Restorasyonun en önemli önceliği yapının, yapı içindeki tarihinin gelecek nesillere ulaşmasını sağlayabilmektir. Zaman içinde gerçekleşen göçler, hayat mücadelesi ve doğal afetler nedeniyle tarihi alanlar yok olmaya yüz tutmuş hatta unutulmuştur. Unutulmayıp yıllara meydan okuyan nice yapılar günümüzde anıtlar kurulu tarafından koruma altına alınmış olmasına rağmen, nice yapılar hayat mücadelesi içinde yok olup gitmiştir.

“UNESCO tarafından Çin Seddi’nden sonra en uzun sur olma özelliğini taşıyan Diyarbakır surlarının bir bölümü dönemin valisi Faiz Ergun’un talimatıyla 1930 yılında ‘Sur içine hava girmiyor, bulaşıcı hastalıklar yaygınlaşıyor, hava sirkülasyonu olsun’ diye top atışlarıyla yıkıldı. Surların yıkımı, o dönem Mezopotamya’daki tarihi eserler hakkında araştırma yapmak üzere Diyarbakır’da bulunan Fransız arkeolog Albert Louis Gabriel, Milli Eğitim Bakanlığı’na ‘surların tarihi ve arkeolojik açıdan paha biçilemez olduğunu’ belirttiği raporu iletmesinin ardından yıkım durduruldu.”

29.09.2020 Milliyet Gazetesi

Ülke olarak geçmişe dair değerlerimiz kutsaldır. Bunlar yapılar da olabilir, içinde bulunup hayatımızı sürdürdüğümüz ekolojik hayat da olabilir. Bu değerlerimiz Albert Louis Gabriel  örneğinde olduğu gibi başkaları tarafından değil bizler tarafından korunmalıdır. Bu değerlerimizi korumalıyız. Zaman içinde yıpranan kısımlarını restore etmeli ve bizden sonraki nesillere geçişimizi anlatmak için onları korumalıyız. Değerlerimizi korumak yine çoğu olaya olduğu gibi eğitimle alakalıdır. Çocuklarımıza korumanın ve tarihi değerlerin önemini anlatmalıyız. Tarihimizi anlatarak değil, onların bu eserler içinde yaşamasını sağlayarak öğretmeliyiz. Tarihine, geçmişine değer vermek, bir ülkenin eğitim düzeyi ile alakalıdır.

Mimar(2014)-Peyzaj Mimarı(2011) Mezunu, Pay Proje Mimarlık (Bornova-İZMİR) Kurucusu

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir