Endemik Bitkilerin En Gizemlisi: KaraGül (Halfeti Gülü)
  1. Anasayfa
  2. Peyzaj Bitkileri

Endemik Bitkilerin En Gizemlisi: KaraGül (Halfeti Gülü)

0
Reklam Sponsoru

Endemik, Yunanca “endemos” (indigenous) kelimesinden gelmektedir. Endemik bitki ise dünyanın yalnızca belirli bir bölgesinde veya yöresinde yetişen bitkiye verilen isimdir. Türkiye’de yetişen endemik bitki türleri yaklaşık 3000 civarındadır. Bir başka deyişle Türkiye’de yetişen bitkilerin yüzde 30’u endemik bitkidir. Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde yetişen karagül (Halfeti gülü) ülkemizin sahip olduğu endemik bitkilerdendir. Zira bitkinin bizzat kendisini alıp başka topraklarda yetiştirilmeye çalışıldığında renginin değiştiğine dair efsaneler var.

Kara gül bugün Halfeti’nin sembolü niteliği taşımaktadır ve yörede çok eski zamanlardan beri yetiştirilmektedir. Bu güller Halfeti ilçesi ile adeta özdeşleşmiştir. Halfeti gülü “Louis XIV” adıyla Avrupa’da tescil ettirilerek ticarileştirilmiştir. Siyahi Güller güllerin efendisi olarak bilinir. Güllerdeki bu siyah renk tüm renklerin bileşiminden oluşur, açıldıkça diğer renkler ortaya çıkar. Güllerde her rengin bir anlamı vardır; genel olarak mutluluk simgesidir, aşk, huzur ve güzelliktir. Ancak, siyah renk genel olarak hüznü ve asaleti temsil eder. Türkiye’de gül çeşitliliğinin yüksek olmasında siyahi yediveren güllerin genotipik çeşitliliğinin önemi büyüktür. Halfeti Gülü’nün cinsinin gen merkezi Türkiye olarak belirlenmiştir. Siyahi güller (Halfeti gülü) Türkiye için önemi sadece bir biyolojik çeşitlilik grubu değil; aynı zamanda diğer güllerin atasal soyları olma ihtimalinin yüksek olmasıdır.

Halfeti gülü ise siyahi güllerin en önemlisidir. Bazı bilimsel yayınlarda farklı isimlerle anılır. Fakat hala Halfeti’de yetiştirilen siyaha yakın koyu kırmızı Halfeti gülünün ne zaman ve nereden geldiği tam olarak bilinmemektedir.

Siyah gül veya Halfeti gülü adıyla bilinen bu genotiplerden bazıları sadece tomurcukta iken siyah, bazıları ise açıldığında siyah olabilmektedir. Bazıları ise değişikliğe uğramamaktadır. Halfeti gülü, Batı Anadolu’da yetiştirildiğinde kokusu azalmakta, rengi açılmaktadır. Böyle bir durumda “Kadife gül” adı verilmektedir. Kadife güller, koyu pembeden koyu kırmızıya kadar rengi değişen yerli, kokulu; sarmaşık ya da oturak Anadolu güllerinin genel adıdır. Güllerde rengin siyaha dönüşmesi, sıcaklığın ve bitkide su kaybını önlemeye yönelik uçucu yağ sentezinin arttığını göstermektedir. Değişik ülkelerde yapılan gözlemlerde; siyahi güllerde rengin en çok iklimsel faktörlerden, özellikle de ışıklanma süresi ve sıcaklıktan etkilendiği tespit edilmiştir. Bazılarında çiçek rengi, sıcaklık ve ışıklanma arttıkça siyaha; ışıklanma süresi ve sıcaklık azaldıkça vişne rengine ve kırmızıya dönüşmektedir.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Biyolojik Gölet Nedir? Nasıl Yapılır? Türkiye Örnekleri

Halfeti İlçesi

Bu muhteşem bitkinin evi olan Halfeti’nin tarihi ise M.Ö. 855 yılına dayanıyor. O zamanlar Asur kralı tarafından Şitamrat ismi verilerek kurulmuş. Tarih boyunca pek çok uygarlığa tanıklık etmiş. Hitit, Med, Pers, Makedon, Selevkos ve Partların egemenliği altına girmiş ve çağlar boyunca ismi hep değişmiştir. Yunanlılar gelmiş, Urima demiş, Süryaniler ise Kal’a Rhomeyta.. Yakın tarihe geçildiğinde ise, 1292 yılında Memluklular tarafından ele geçirilip yine ismi değiştirilmiştir. Kal’atül Müslimin adı verilen şehir, Yavuz Sultan Selim ile Osmanlılara geçmiş ve bugün de kullanılan Rumkale adını almış, ancak Osmanlı döneminde şehir önemini kaybedince yerleşim alanı karşı sahile taşınmıştır.

1954 yılında ilçe haline gelen Halfeti, Birecik Barajı’nın yapımı ve taşması sonucu 2000 yılında sular altında kaldı. Bugün terk edilmiş haldeki Savaşan Köyü, eski Halfeti olarak geçiyor. Su basması sonucu taşınan evler ise yaşamın devam ettiği yeni Halfeti’yi oluşturdu. Bugün Şanlıurfa ilinin tarihi ve turistik bir ilçesi olan Halfeti, Türkiye’deki 9. Cittaslow olmuştur. Buraya gelen misafirler turistik kentin sular altında kalan kısmını tekneyle gezme fırsatı bulmaktadır. Tekne turu sırasında Fırat Nehri’nden geçerken sular altında kalan Ulu Cami’nin minaresi ve Rumkaleyi görebilmektedirler.

Halfeti Gülü Efsanesi

Bugün bu güllerin bölgenin mikroklima oluşturması ve iklim şartlarından dolayı böyle renklendiği söylense de karagül ile birlikte Halfeti’nin bir çok efsanesi bulunmaktadır.

Söylenilene göre Halfeti’de sular altında kalan Ulu Cami’nin Ermeni ustası olan Asadur’un, Vartuhi adında çok güzel bir kızı varmış. Vartuhi evlerinin avlusunda Halfeti’nin en güzel kırmızı güllerini yetiştiriyormuş. Annesi doğarken ölmüş olan Vartuhi, Asadur ustanın dünyadaki tek varlığıymış.

Nehrin karşı kıyısında da güvercin ve keklik yetiştiren ,Müslüman bir delikanlı varmış. Bu genç, bir gün kaçan güvercinin peşinden koşarak, Vartuhi’nin güllerinin bulunduğu avluya gelmiş. Bu delikanlı, çok güzel bir kız olan Vartuhi’yi görür görmez aşık olmuş. Bu iki genç daha sonra birbirlerine aşık olmuşlar ve buluşmaya başlamışlar. Vartuhi’nin babası daha sonra bunu öğrenir ve kızının bununla evlenmesine karşı çıkmış. Çocuklar birbirlerini çok sevmiş ve ayrılmaya hiç niyetleri yokmuş. Artık babası Asadur’un baskısına dayanamayan ve birbirlerini çok sevip kavuşamayacaklarını anlayan bu iki genç, kendilerini Fırat’ın sularına atarak intihar etmişler. Ve derler ki; bu iki gencin ölümünden sonra Halfeti’deki tüm kırmızı güller siyaha dönüşmüş.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Caminin Yeşili; Köprüköy Camii

Karagülün (Halfeti Gülü) şeytanın gülü olduğunu iddia eden bir efsane daha var. İnanışa göre karagül, şeytanın gülüymüş ve kimse ona dokunmazmış. Ancak karagül bir gün bir kıza madalyon olarak gözükmüş. Kız madalyonu sahibine vermek için eline alınca, şeytanın gülüne dokundu diye yöre halkı kızı cadı ilan etmiş. Ve kızı çarmıha gerip taşlayarak öldürmüşler. Bunun üzerine şeytan da kızın öldüğü bu topraklarda acı bir iz kalsın diye, “Burada artık sadece siyah gül yetişecek” demiş. Ve o günden sonra Halfeti gülleri siyaha dönüşmüş.

Bir diğer efsane ise mağaraya atfedilmiş. Rumkale civarında karşılıklı iki mağaradan birinin adı Hıdırellez Mağarası. İsmi önündeki oyuk taştan geliyor. Bu taşın mağaraya çamaşır yıkamaya gelen bir kadın olduğuna inanılıyor. Efsaneye göre çamaşır yıkamaya gelen kadın, yıkanmak ister ve üstündekilerini çıkarır. Çırılçıplak kalan kadın, mağaraya erkeklerin geldiğini fark edince “Allah’ım beni taşa çevir de çıplak görmesinler” der ve oracıkta taşa döner.

Süt Pınarı ise artık Fırat’ın suları altında kalmış ama efsanesi anlatılmaya devam ediyor. Buradan akan su, süt gibi bembeyazmış ve doğum yapan kadınlar sütü bol olsun diye buraya gelirmiş. Hedik pişirilir ve üç kere ‘Al sana Hedik, ver bana süt!’ diyerek sudaki balıklara atılırmış. Böylece sütü kesilen kadınlara bile bol süt geleceğine inanılıyormuş.

Onlarca hikayeye sahip bu tarihi kentin en önemli özelliklerinden biri olan karagül günümüzde yerel yönetimler tarafından tanıtılmaya ve kent peyzajında kullanılmaya başlandı. Her köşesi ayrı bir cennet olan ülkemizin insana huzur veren bu şirin kasabası görülmeye değer!

Peyzaj mimarı I İÜ Yüksek Lisans Öğrencisi

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir